Gazeteci Murat Berhun, Alparslan Türkeş'in "Kırmızı Kitap" olarak adlandırdığı Türkiye Siyaset Beyannamesini yazdı


Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir “Kürdistan” kurulmasıyla ilgili yakında bir referandum var. ABD ve Rusya anlaştı karar verildi.  Hatta ABD resmen bunlara silah veriyor. Türkiye ise “izin vermeyiz” filan diyor.
Aslında “İzin vermeyiz” açıklamasının çok gerisine gitmek gerek.  “Acaba ne oldu da bu duruma gelindi” diye...
Türkiye neden istikrarlı bir dış politika izleyemedi?
10 yıl önceki söylemler neden değişti?
Sadece Suriye’de yaşananlar için değil bu tespit. Bir çok konuda “Dün dündür, bugün bugündür” politikası izlendi. Sonuçta dış politikada malesef ki ciddiye alınmayan bir ülke konumuna geldik.
ABD benim aklım erdi ereli Ortadoğuda yer alıyor. Amaç İsrail’in güvenliği. “Büyük ortadoğu projesi” iddiası. Clinton, Obama ve Trump Başkanlıklarında bu politika başta olmak üzere temel siyaset hiç değişmedi.
Peki neden Türkiye’nin uzun vadeli politikaları yok? Ya da var, ama neden uygulanamıyor?
Bu konuda “İpucu” olabilecek gelişmeleri anlatmaya çalışayım.

***
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, 1995’in Ağustos ayında gazetecilere brifing verirken ilk kez “kırmızı küçük kitap” sözünü kullandı.  Kimsesenin “Kırmızı küçük kitap”ın ne olduğu hakkında bilgisi yoktu.
Oysa bu “Kırmızı küçük kitap” 1972’den beri var olan, MGK’da hazırlanan, belli aralıklarla güncellenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ydi. Bu kitapla iç ve dış politikanın sınırlarını ‘kırmızı çizgilerle’ belirleniyordu.
Asıl ismi Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ydi.
Ancak uzun süre Adana Milletvekilliği yapmış Türkiye’nin önemli devlet adamlarından Merhum Alparslan Türkeş bu belge için “Kırmızı Kitap” adını kullanıyordu. Ve halkta bu şekilde “Kırmızı Kitap”ı tanıdı. Bu kitaptaki bilgiler çok açıklanmıyordu. Sadece devletin Müsteşar düzeyine gelmiş kişileri biliyordu.  Tabi bu kitabı hazırlayan Bakanlar, Başbakanlar, ilgililer biliyordu. 1992 yılından sonra 5 Yılda bir gelişmelere göre ana konular değiştirilmeden Milli Güvenlik Siyaset Belgesi güncelleniyordu.

Peki bu 45 yılda ‘kırmızı kitaba’ kimler girdi, kimler çıktı?
Yaptığım arşiv çalışmalarını derleyerek size aktarıyorum. Ki, neden Türkiye “istikrarlı olarak dış siyaset yapamıyor” düşüncesini anlatabilelim.

1972: İÇTE SOL, DIŞTA RUSYA
Resmi adıyla MGSB ilk kez 1972’de hazırlandı. 78 sayfadan oluşan belgede ‘iç ve dış düşman’ tanımları belirleyici olsa da ekonomik, kültürel, sosyal pek çok başka alandan da öngörüler, riskler ve hedefler vardı. Soğuk Savaş’ın bu ilk ‘kırmızı kitabında’ kısmen ‘sağ’ hareketler de yer alsa bile asıl tehdit ‘Rusya destekli sol örgütler’di. ‘Sol’ ile bağlantılı görüldüğünden Alevi kesimi, azınlıklar kontenjanından Ermeni ve Rumlar içerideki riskler olarak sıralanıyordu. Baş dış tehdit Rusya, peşi sıra da Yunanistan, İran ve Suriye sıralanıyordu.
 

1981: İÇTE KÜRT-ASALA, DIŞTA İRAN-YUNANİSTAN
12 Eylül darbesi sonrasında MGSB’de ilk ciddi değişiklik yapıldı. Cezaevlerine tıkılan ‘sol’ iç tehditte ilk sıradan düştü. Yerini Kürtler alırken, ASALA üzerinden hem iç hem dış tehdit kategorisinde Ermeniler yine üstlerdeydi. Dış risk olarak ise İran öne çıktı. Yunanistan bu dönemde değişmez ‘dış risk’ti zaten ve iç kamuoyunda da Yunanistan ile gerilim her daim gündemdeydi.

1992: İÇTE PKK , DIŞTA SURİYE
1992’de Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde ‘kırmızı kitap’ bir kez daha elden geçirildi. Soğuk Savaş konsepti artık geride kaldı. ASALA’nın da bitmesiyle iç tehditte ilk sıra bu kez PKK’ya geçti. PKK’ya destek verdiği düşünülen Suriye dış tehditler arasında ilk sıraya çıktı. Rusya ve Yunanistan da yerini korudu. Bu dönem yapılan en dikkat çekici değişiklik ise Arap ülkeleri ile daha sıcak ilişkiler kurulması gerektiğine dair vizyondu. Bir başka düzenleme belgenin bundan sonra 5 yılda bir yenilenmesi tavsiyesiydi.

1997: İÇTE İRTİCA, DIŞTA YUNANİSTAN
‘Kırmızı kitabın’ popüler olduğu yıllar ise elbette 28 Şubat dönemidir. Meşhur MGK toplantısıyla birlikte 1 Kasım 1997'de baştan sona MGSB değiştirildi. İrtica iç tehditlerin ilk sırasına yerleşti. PKK ve ardından da aşırı sol örgütler sıralandı. İran, irtica ile bağlantılı olarak belgede önemli bir yer tutsa da dış tehditte Yunanistan’ın ilk sıraya çıkması dikkat çekiciydi. Nitekim adalar sorunu ve 12 mil meselesi savaş sebebi sayılıyordu.

2001: İÇTE İSLAMİ VE BÖLÜCÜ TERÖR, DIŞTA IRAK
MGSB’de 2001’de bir revizyona gidildi. Bu revizyonun gerekçesi ise Türkiye’nin “çevresindeki tehdit algısının değişmesi’ydi. En önemli değişiklik Suriye’nin ‘birincil tehdit’ olmaktan çıkarılmasıydı. Buna karşılık Irak’ın geleceğinin savaş sonrasında büyük bir belirsizliğin içine girmesi, İran’ın nükleer yetenek kazanmaya çalıştığı yolundaki istihbarat bilgiler gerekçe gösterilerek iki ülke dış tehditte ilk sıralara çıkarıldı. Yunanistan konusunda ise ciddi bir yumuşamaya gidildi. İç tehditte PKK yine yer alırken, 11 Eylül saldırısından dolayı “İslami köktendinci terörün” tırmanışına özellikle dikkat çekilerek ‘bölücü terörle İslami terör’ eşit derecede öncelikli tehdit sayıldı.

2005: İÇTE İRTİCA-PKK-AŞIRI SOL, DIŞTA İRAN-IRAK
2005’teki MGSB değişikliği ise biraz sancılı oldu. AK Parti hükümetinin ‘irtica’nın hâlâ tehdit olarak görülmesi ve 28 Şubat kararlarının devam ettirilmek istenmesine yönelik rahatsızlığı kamuoyuna yansıdı. Ve belgedeki değişiklikler 20 Mart 2006’da ancak onaylanabildi. İç tehditte bir önceliğe yer verilmeden ‘irtica, bölücülük ve aşırı sol’ eşit düzeyde sıralandı. Ancak burada dikkat çeken değişim, önceki belgelerde bir şekilde kendine yer bulan ‘aşırı sağ’ 2005’teki değişiklikte tamamen çıkarıldı. Solda ise ‘ılımlı sol’ tanımı yapılarak ‘ulusalcı sol’un tehdit olmayacağına işaret edildi. Ermeniler, Rumlar ve Süryaniler de bu dönemde dışarı ile bağlantılı iç tehdit statülerini korudular!

2010: İÇTE ETNİK VE KÖKTEN DİNCİ TERÖR, DIŞ BELİRSİZ
2010’daki değişiklik ise ‘kırmızı kitabın’ kendi tarihi bakımından bir ‘demokratikleşe’ sayılabilir. Zira ilk kez tehdit konusunda doğrudan, ayrıntılı, belli bir kimliği veya inancı işaret etmeden tarif yapıldı. İç ve dış ayrımı da yapılmadan sadece ‘etnik ve kökten dinci terör’ tabiri kullanılırken 45 yılda ilk defa hiçbir ülkenin adı ‘dış tehdit’ veya ‘riskler’ başlığı altında sıralanmadı.

2014: KARARLAR 1 YIL SONRA ONAYLANABİLDİ
24 Ekim 2014’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında yenilenmiş son hali uygun bulunan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) 2015’TE Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi.
Bu toplantıda zaman içinde kitaptan çıkarılan irtica ile mücadele yerine Paralel yapı kırmızı kitaba girdi.  Yayımlanan bildiride, "Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır" denildi. "Legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar" ile Gülen yapılanması işaret edildi.
Ve istikrarlı olarak Yunanistan ile ilgili karar sabit kaldı. “Yunanistan karasularını 12 mile çıkaramaz. Bunun savaş sebebi (casus belli) olduğu yönündeki caydırıcılığımız korunmalıdır” denildi.

Evet; Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden derleyebildiğim bilgiler bunlar.
Bu bilgiler arasında Türkiye’nin en ciddi tehdit konusu olan “Kürdistan” konusu  yok. Yıllarca “Kurdistan kurulursa savaş nedenidir” diyen siyasetçiler varken, edinebildiğim bilgiler arasında bu konuya atıfta bulunan bir karar yok.
Varsa da gizli olabilir.

***
Özetle “Gizli anayasa” diye değerlendirilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesimiz  var.
Ama sizinde okurken anladığınız gibi “Kırmızı Kitap” adeta “değiş tonton” gibi sık sık değiştirilmiş. Aslında temel fikri değiştirilmemesi gerekirken, ana fikir de tali fikirlerde değiştirilmiş.
Böyle olunca da iç siyasette de , dış siyasette de kopmalar, belirsizlikler, “Canın nasıl istiyorsa öyle yap”lar hayata geçirilmiş. Bir ülke ile bir gün iyiyken 1 yıl sonra çok kötü olabilmişiz.
Dünya, “siyasetini” yaparken, biz “Dünyanın siyaseti”ni yapmışız.
Bugün gelinen nokta, ABD ve Rusya’nın Türkiye’ye sınır olacak bir Kürdistan’ın kurulması hakkında anlaşması konumuna gelinmiş.
Söz ABD ve Rusya’nın,  sınır da sorun da  Türkiye’nin...

Malesef eksikliği biz yapmışız. İstikrar  elde edememişiz. 
Bundan sonra y
apılması gereken, oturuğumuz yerden başkalarını suçlayacağımıza, oturaklı olup başkalarının kararlarımıza saygılı olmasını sağlamaktır.
Yoksa zaman içinde “Kırmızı Kitap”ta değişen maddeler gibi, sınırlarımızın değiştirilmesi riskiyle karşı karşıya kalırız.
Kısacası;  Türkiye’nin gizli anayasası, “Kırmızı Kitap” ne kadar az değiştirilirse  o kadar "Net" oluruz.