Kendisinin de Kürt olduğu söylenilen Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik,“Yeni Anayasa” çalışmaları kapsamında millet tarifinin nasıl olacağına dair ifadesinde, “Milletin kendisi, kendisinin adını koyacaktır. Dışarıdan ad koymaya gerek yok” demiş.

 

Oysa 76 milyonun bir isim takıntısı veya böyle bir talebi yoktur. Anadolu insanının eşitsizliğe, adaletsizliğe, hukuksuzluğa insan hak ve hürriyetlerinin ileri seviyelere yükseltilmesi ve iktisadi çıkmazlardan kurtulmak için, onurlu bir yaşam arzusu ve refah talebi vardır.

 

Eğer bu coğrafyada 1000 yıldan beri var olan bu medeniyetin damarlarının her birerine yeni isimler aramayı kendimize vazife addedersek, bu coğrafyanın adına da yeni bir isim aramak gerekecektir. Zira Türk(iye) kelimesi literatürde Türklerin yaşadığı coğrafi alan anlamında kullanılmaktadır.

 

Diyelim ki, bu köklü damarların her birerine kendine münhasır isimler bulundu ve hatta coğrafyanın adı da Türkiye olmaktan çıkarıldı. Unutmayınız ki, bu kez de bu coğrafyanın bağımsızlık sembolü olan bayrağının renginin, logosunun ve her bir biçiminin de değişmesinin talebi gündeme gelecektir. Zira al bayrak binlerce yıldan beri Türk milletini anımsatmaktadır dünya efkârı umumiyesinde. Diyarbakır’daki insan selinin hiçbir noktasında bir tane bile Türk bayrağına müsaade edilmemesinde de bu müstakbel talebin ipuçları vardır diye düşünmek gerekir.

 

Ha bunu Kürt halkı böyle mi düşünmektedir, ya da bu anlamda bir talebi mi vardır. Hayır, işte bu sorunun cevabına erişmek için yazının başına ve Sayın Ömer Çelik’in yaptığı açıklamaya bakmak gerekecektir. Maalesef milletin adı, ülkenin ismi ve bayrağın renk ve biçimi için dışarıdan gelen derin projelerin istemleri gereği sıkı tavsiyeler uygulamaya konulmuştur.

 

Bundan 11 yıl önce demokratik ve ekonomik taleplerin konuşulduğu bu ülkede bugün hazmettire hazmettire milletin adı, ülkenin ismi ve yakın gelecekte ise bayrağın biçim ve logosu konuşulur hale gelecektir. Büyük İsrail’in kuruluş ve Siyonizm’in inanç ve değerleri dâhil olmak üzere tüm etkinliğini bu coğrafyaya perçinlemek için bu ihanet dolu düşüncelerin peyder pey milletimize şırınga edilmesi gerekmekteydi ve şimdi bu yapılmaktadır.

 

Yapılmak istenen, bu bahar veya sonbaharda geçirilmeye çalışılacak yeni Anayasa tasarısı ile ülkenin genelinde bir siyasi reaksiyon ve bir bunalım yaratarak, ezeli kardeşliğimizin üzerine zehir zerrecikleri serpmek ve medeniyetimizin vicdan böğrüne derin yaralar açmaktır.

 

19. ve 20. asırda İngilizlerin Arap halklarına uyguladığı fitne ve fesat, 21. asrın başlarında bugün, Amerikan emperyalizmi tarafından kardeşlik hukukumuzun akrabalık hukukuyla çoktan hercümerç olduğu Kürt kardeşlerimiz için uygulanmaya konulmuştur.

 

Bugün Arap milletinin yaşamaya çalıştığı her bir coğrafya, 100 yılı aşkın bir süreden beri kanla boyanmaktadır. Bu tecrübeler önümüzde iken, bu bataklığa salınmak istenen milletimize düşen, ferasetle uyanmak ve kimlik ve medeniyetimize sahip çıkmaktır.

 

Her hak ve hürriyetin son zerresine kadar adil, eşit ve demokratik olacağı beşeri kazanımlar için 76 milyon el ve gönül birlikteliğinde olmalıdır. Ancak bu güne kadar kazanmış olduğumuz değerlerimizin dumura uğratılmasına yönelik dış oyun ve tahriklere karşı ise, milletimiz ruh ve gönüllerinde aşılmaz setler ve yıkılmaz keleler inşa etmelidir. Zira dış güçler ve Siyonizm, iç barışımızın bozulmasıyla birlikte yaşadığımız Mezopotamya topraklarında bir büyük İsrail hayal etmektedirler.

 

Ve yine dış güçler, iç barışını kaybetmiş küçük Asya denilen bu coğrafyanın çocuklarının inanç dünyasından Kuran’ı çıkartıp, yerine İncil’i inşa etmek istemektedirler. Büyük medeniyetler ve feraseti yüksek milletler, büyük oyunları bozabilmelidir. Bu oyunu bozun inşallah.