İnsanoğlu, çok garip bir canlı türü değil midir? Bir kısmı bakarsın melek kadar yumuşak ve sakindir, bir kısmı ise bakarsın gözü dönmüş bir canidir. Derinlerde gizlenmiş, geçmişte yaşadıklarının yarattığı izlerin ya da, ruhunda var olan kötülüklerin dışa vurumuyla tanınmayacak bir hal alabilir. Bitmeyen hırsları, gözü dönmüş şekilde seyreden arzuları, bir bahaneye bağladığı cinneti, saçma sapan nedenlerle beslediği saldırganlığı ve başka hiçbir canlı türünde göremeyeceğimiz vahşeti onda görmek mümkündür. Bütün dünya halkları her ne yaşamışsa ve buradan öte kardeş gibi olsa da, o kardeşlik kavramını yok etme adına elinden geleni yapma gayretindedir. Sadece kendi algıladığı biçimiyle yaşamında var ettiği selamlar, sabahlar öylesinedir. Ne bir samimiyet, ne merhamet beklemek mümkün değildir.
Sınırlı olan yaşam içine kötülükleri üst üste istifleyip çoğaltmak, hayrın değil şerrin karşılığıdır. Herkeste bilmeli ki; bize lazım olan gereğinden fazla türlü türlü şerler içerisinde, hayrı koruyup kollayarak gönülleri açmaktır. Bir gönül kırmak, dünyayı başına yıkmaktır.
Oysaki yaradılışı yani, yeryüzüne gelişi bir mucizedir insanoğlunun. Anne rahmine düşmesinde ve sadece o ortamda gelişme gösterebilecek koşulların sağlanmasında sunulanlar eşsizdir. Kaşı, gözü, ağzı, burnu muntazam bir haldedir. Hayran kalmamak, doya doya bakmamak elde değildir. Yeni oluşan bedenlerin hepsinde gözyaşları yüklü, gülücükler gözlerde gizlidir. Çocukken sahip olduğu masumiyet ve yüreğinde yüklü olan değerler, birçok faktörle birlikte büyüyünce zamanla kaybolur. Vicdanı yok olan ve insani değerlerini yaşamaktan uzaklaşanlar, sadece ve sadece nefes alan bir canlı olur.
İyiliği hoşluğu var elbette, yok demekte haksızlık olur. Yaşamıyla ve duruşuyla örnek gösterilecek birçok kişi mevcuttur. Okuyup öğrenerek, merak edip sorgulayarak, varoluşunu ve nedenini anlamaya çalışan birçok kişi vardır. Ne yazık ki; kötüler, insana kıyanlar çoğalıp korku salmaya çalışırken, bu birçok kişi bütünün içerisinde azınlık kalmaktadır. Yine de; yüreklerinde herkes adına sevgi, saygı ve hoşgörü besleyen vicdanlı insanların bakışlarında, gelecek adına umut azalmamalıdır.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, kalleş saldırılar maalesef bizde de yaşanmaktadır. Bu saldırılarla sönen ocaklar ve kaybolan hayatlar… Doya doya sevemeyenler, sevmeye doyamayanlar, sevdiğini daha bulamayanlar, elini tutup uzun uzun göz göze bakamayanlar…
Aslında dünyadaki kısacık zaman dilimimizde, kardeşçe bir arada yaşamak mümkün. İnsanoğlu bu gerçekliğe erişip bunu şimdi değilse de, ileride başaracaktır. Ve bunu başaracağına olan inancım tamdır. Mevcutta yer alan tüm kaynaklar, canlılığın tamamına yetecek miktarda ve eşit, adil bir sistemde aç ve açıkta kimse kalmayacaktır. Paylaşılamayan nedir, anlamak mümkün değildir! Aslına sebep belli ve sömürge zihniyeti olmadığı kadar harlanmış, ateşi yükselmiştir. Uzaklarda, kendi evlerini bırakıp, bizim kapılarımıza kadar gelmiştir. Birlik ve beraberlikle yaşanan bu zorluklar aşılıp, üstesinden gelinecektir.
Bilim insanları ve deneyimli fizikçiler evrenin bir sonu olmadığını belirtmektedir. Bir sınırı olmayan sonsuz içerisinde, zerre kadar bile yer işgal etmeyen dünyamızda, yaşam sürmeye çalışan canlılarız. Zamanın bile ötesine geçmeye çalışan yersiz koşturmalarımızla unuttuğumuz değerleri hatırlayıp, özümüze dönmemiz gerekmektedir.
Yaşama ve yaşam bahşedilmiş her şeye ve herkese saygı duymak zorundayız. Kurda, kuşa, börtü böceğe, havaya, suya ve kendi türümüzden olan insana…
Çünkü…
Yaşamak haktır ve tüm insanlığa yakışır.