Osmanlının külleri üzerinde neredeyse teneşir mahallinden  kalkarak ayaklanan bir milletin, emperyalizme karşı vermiş olduğu kutlu savaşın anlamını yitireceği noktaya doğru hızla yakınlaşıyoruz. Bu günlerde Ülkemiz; coğrafi olarak eyaletlere ayrılmadan önce,  sosyal olarak, siyasal olarak, hukuksal olarak ve daha sayabileceğimiz çok sayıda vazgeçilmez dinamiklerimiz yönünden ayrışmalara sahne olmaktadır.

               Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünün teminatı olan üç gözde kurumumuza ilaveten halkın can ve mal güvenliğinin garantörü saydığımız, bir olmazsa olmaz kurumumuz vardır. Şimdi devletimizin bütünlüğünün dayanak noktası olan bu üç kurumumuz ve o, olmazsa olmazımız da tedrici olarak 2002 yılından buyana artçı deprem çatlaklarının kümülatif neticesi ile ortadan iki parçaya ayrılmış gibi gözükmektedir.

Yapılmak istenilen:

                               Devletin Ordusu- AKP’nin  yandaş ordusu

                               Devletin Polisi- AKP’nin  yandaş polisi

                               Devletin yargısı- AKP’nin yandaş yargısı

                               Devletin Hükümeti –AKP’nin hükümeti

                               Anadolu insanının Televizyonu- AKP’nin yandaş televizyonu

                               Anadolu insanının Gazetesi- AKP’nin gazetesi

                               Vicdanların Yazar-çizerleri-AKP’nin yandaş yazar-çizerleri

                               Halkın fikir adamları –AKP’nin yandaş düşünce emanetçileri

               Bugün Türkiye’nin içerisine düşürüldüğü durum aynen bu şekildedir. Yukarıda açıklaması yapılan birleştirmelerden sadece Ordu, AKP’nin istediği olgunluğa ulaşmamıştır. Ancak halkın gözünde Ordu’nu güvenirlilik özelliği şimdilik ciddi şekilde zedelenerek  ifade edilen tarife yakın potansiyelleşme sağlanmıştır.

               Uzunca bir süreden beri gizliden gizliye sürdürülen  Yargıdaki kavga da kemale ererek, su yüzüne çıkmıştır. HSYK Devletin yargısı olduğunu ve bu pozisyonunu devam ettirme kararlılığında gözükse de, AKP  “Yargı Reformu” nu gerçekleştirmek için düğmeye basmıştır. Kasıtlı olarak çıkartılan son Erzincan ve Erzurum hadiseleriyle kopartılan vaveyla ile yargı kazanı da kaynamaya başlamıştır. AKP Hükümeti’nin bu talebi, şimdi dillendirilmeye başlanmıştır artık.Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve AKP’li Millet Vekilleri her fırsatta açılım tebliği göreviyle birlikte “Yargıda Reform” başlığını da bolca dillendirmektedirler. Devletin tepesinde yankılanan bu feveranlar yandaş medya ile de figanlara  dönüştürüleceğinden dolayıdır ki; yapılacak bu reformun eli kulağındadır.

               Yazdıklarım; bir kişisel öngörü olmakla birlikte, hükümetin küresel güçlerin talepleri çizgisinde hareket ettiğini hesap etmek, çok büyük çabaları gerektirmeyecektir. Hükümet yerkürenin son yüzyıllardaki oyun kurucusu ABD tarafından çok büyük miktarda yönetilmektedir. Hükümet;  vatanın bölünmez bütünlüğünün savunucusu olduğu şekli ile bir taraftan insanlarımız aldatılırken, diğer taraftan da bilerek veyahut ta devletin altı oyulmaktadır. Bir taraftan vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin teminatı olan polisimiz kendi içinde ayrılıklara düşürülmüştür. Cemaatleşen  emniyet teşkilatı,  Cumhuriyet değerleriyle didişen cemaatlerin hükümeti ile uyum içinde çalışmaktadır belki de. Ancak, Cumhuriyetin değerlerinden beslenen  teşkilat  kesimleriyle tefrikaya düşme tehlikesi ise çok yakındır.

               Erzincan’dan Erzurum adliyesine uzanan yargı karmaşası bir cemaatin takibiyle ortaya çıkan çetin çekişmelerle ilintilidir. Bir Cumhuriyet savcısının bir başka adliyede görevli bir başka Cumhuriyet savcısını tutuklaması Cumhuriyet tarihinin bir ilki olması noktasından düşünüldüğünde çok manidardır. Savcı CİHANER’in bir yalancı gizli tanığın şahitliği ile tutuklanmadığını kim ispat edebilir. Yine Savcı CİHANER’in  elinde bulunan ve tahkikatını yapacağı Fethullah GÜLEN ve İsmail Ağa Cemaati soruşturmasından dolayı tutuklanmadığını kim ispat edebilir.

               Cemaatleri tahkik etmek ve sorgulamak üzereyken bir savcı,  muhtemelen bir öğütlü savcıya tutuklatılırken, on binlerce insanın katili  olan PKK örgütünün üyelerinin ayaklarına hakimler mobil adliyeler kurdurularak servis edilmektedir.Sözde pişman oldukları için beş dakikalık yargılamaların ardından salıverilen örgüt üyelerinin “Bizler pişman değiliz, bizler liderimizin talimatı ile buraya geldik” demelerine rağmen, tutuklama hali düşünülmemiştir bile. Hatta terör örgütü üyelerine, adeta hayır siz pişman olmuşsunuzdur diyerek, verilen ifadeler  yazıya geçirilirken örgüt elemanları  lehlerine olacak şekilde  zorla değiştirilmiştir. Bu gün de yine yazılacaklar bitmeden, bize ayrılan sayfa tükendi. Hoşça kalın.