Adıyaman CHP İl Başkanı Bilal Doğan’ın deyişiyle “dün ‘kara’ dediği partiye bugün ‘ak’ diyerek” geçiş yapan eski CHP milletvekili Salih Fırat, eski bir tartışmayı yeniden başlattı;  Parti değiştiren milletvekilinin durumu ne olmalı?

Anımsanırsa bu konu 1982 düzenlemelerinde kökten yasaklanmış, ancak çok partili yaşam avdet edince sivil politikacılarca ilk değiştirilen düzenlemelerin başında:  1) Siyasi Partilerin iç seçimlerinde (kongrelerinde) çarşaf liste’ ve ‘tercih’ uygulamasının kaldırılması, 2) Parti değiştirmenin yasaklanmasından vazgeçilmesi  gelmişti.

Özellikle “parti içi demokrasi” bağlamında önem verdiğim “çarşaf liste” ve “tercih kullanımı” bana göre muhakkak sisteme dâhil olunmalı; aynen kadınların siyasal temsilinde gerekli olduğundan uygulanan “pozitif ayrımcılık” gibi, partilerin de iç uygulamalarında blok listeden kaçınılması, demokratik yöntemlere uyulması  sağlanmalıdır.

Genel seçimlerde yüksek “seçim barajı” ndan yakınanların kendilerinin parti içi seçiminde baraj koyması kabul olunamayacağı gibi, nısbi temsili/birleşik oy pusulasını savunurken parti içinde bu yönteme kapalı olmayı anlamak ve tasvip etmek mümkün olamaz.

Önemli ve bilinen sözdür, “sadece ölüler ve deliler fikir değiştirmezler.”

 Buna eski TBMM Başkanlarından Sayın Hüsamettin Cindoruk’un:  “ben siyasette fikir takip ederim, tabelayı değil” özlü sözünü eklersek, elbette gün gelir insanın mensup olduğu partiden ayrılması gerekebilir, hatta bu zorunluluk da arz edebilir. Bu başka bir konudur, leh ve aleyhinde konuşulabilir. Hayatın gerçeği de sürekli bir değişimdir.

 Fakat şimdi değerlendirmekte olduğumuz “TBMM üyesi iken parti değiştirmek” başka ve önemli yönleri de olduğundan ayrıca değerlendirilmelidir.

Nitekim böyle düşünen CHP PM Üyesi Prof.Dr.Hurşit Güneş, bu konuda bir yasa teklifi vererek; istifa eden TBMM üyesinin vekilliğinin de düşmesini; boşalan üyeliğin (ölüm hallerinde de) istifa olunan partinin son seçimlerdeki listesinde, istifa edeni takip eden sıradaki adayın milletvekilliğini devralmasına dair bir kanun önerisi vermiş.

İstifa eden Adıyaman CHP Milletvekilinin AKP’ye geçişinin “Kuzey Irak’ta kararlaştırıldığı” iddiasından, bu meselenin AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner tarafından temin olunduğuna, bir dizi söylenti dikkatten uzak tutulamaz.

Öte yandan ülkenin, ulusun kaderini değiştirebilecek bir anayasa yapımı söz konusu ve AKP’nin eksiği üç milletvekili ise, hem Hurşit Güneş’in teklifinin dikkate değer olduğu ortadadır, hem de aşağıdaki iddialara kulak vermeye değer:

“Hukuken değilse bile ahlaken oylarımız çalınmıştır” CHP Adıyaman İl Başkanı Bilal Doğan’ın HÜRRİYET’te, “Yeter söz milletin” köşesinde Yalçın Bayer’e söylediklerinden (Hürriyet, 21.3.2013)

Sayın Doğan, yukarıdaki sözlerini söylemekle kalmamış, CHP’li Adıyamanlıların oylarıyla seçildiği halde AKP’ye geçen Salih Fırat hakkında “oy ve emek hırsızlığı” savıyla C.Savcılığına da suç duyurunda bulunmuş…

Değerli olurlarım, öyle bir dönem yaşıyor, süreçten geçiyoruz, öyle sözleri öyle makamları işgal eden öyle kişilerden duyuyoruz ki akla “tuz mu koktu” demek geliyor!

Bakın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 21.3.2013 tarihli HÜRRİYET’e neler söylemiş:

“Ergenekon mütalaası verildi. Çok tartışmalar oldu. Uzun tutukluluklar ve adaletli yargılama olmayışı şahsen benim de eleştirdiğim konulardan bir tanesi. Şimdi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen bir sanık için tahliye istemek çok gülünç olacak. Mahkeme mütalaayı paylaşmadı, ama tahliye etmediğine göre ceza bugünden öngörüyor diyebiliriz.”

RTE Başkanlığındaki AKP Hükümetinin Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, Dehşetten tüylerim ürpererek okuduğum bu sözler karşısında,  ne demeli değerli okuyucular?

“Adil Yargılanma hakkı yok” diyen bir hükümet üyesi, “karar şimdiden belli” derken, “Evrensel Masumiyet karinesi” de “sizlere ömür” olmamış mı?

Yoksa İmralı mahkumu APO, Tayyip beyle Anayasa pazarlığı yaparken bunları normal mi saymamız bekleniyor?

İsterseniz yine 21.3.2013 tarihli HÜRRİYET’ten devam ederek, bu aktardıklarımıza “tüy” nasıl dikilmiş, onu da görelim birlikte; şöyle yazmış Şükrü Küçükşahin Hürriyet’te o gün köşesinde:

“PKK tutukluları bir afla değil, muhtemelen yargı yoluyla salıverilecek.

Darısı Ergenekon ve Balyoz tutuklularının başına; ama onların işi hala Allah’a kalmış gibi”

Doğrudur değerli okurlarım, PKK tutukluları Türk Devletini bölmek, Vatan ve Milleti parçalamak için teröre başvuranlardır;Bu uğurda bebekler dahil 30 bini aşkın kişinin katili olarak hüküm giymiş bir önderleri vardır. Yargı yoluyla salıverilmeleri bu devirde demek ki normalmiş?!?!

Şerefli Türk Ordusu mensubu olarak o teröristlerle Bayrak, Vatan, Millet ve Milli Namus için savaşanlar öyle mi ya?

Müebbede yatsın onlar, öyle mi  AKP’ye oy veren dostlar? 

Bu mu sizin “Anaların gözyaşlarını dindirecek” çözümünüz?