Mevsimsel bir düzenin ardışık sıralamasında, koşullarımız neyi ön görüyorsa onu yaşamaya mecbur kalan naçizane! canlılarız. Öngörülen koşullar aslında insan canlısının yaratmış olduğu, arsız ve uslanmaz özelliğinin sonucudur. Bu koşullar son yıllarda ardışık bir düzenin, çarpışık hale dönüşmesine neden olmuştur. Bozulan bu düzenin ve bozulan doğal sistemin yarattığı olumsuzluklar ve olaylar yaşandığı an önemli hale gelirken, sonraki gün unutulup önemsizlikle birleşmektedir. Yaşanacak bir sonraki olumsuzluğa kadar; günler, aylar geçip gider ve sonrası canının, malının telaşında bir halde kendini yinelemektedir. Yarattığı olumsuzluk sadece kendi yaşayacağına denk sınırlı bir alanda kalmayarak, tüm canlılar üzerinde bu etkiyi hissettirmektedir.
İnsan ve yaşattıkları için şunu demek yanlış olmazdı sanırım;
Bozuyordu, kırıyordu, döküyordu, kesip, biçiyordu ve bundan sadece kendi değil, yerküremizde bulunan tüm canlı türleri farklı oranlarda etkileniyordu. Bencil bir yaşamın örneğini resmediyordu.
Oysaki elinde bulunan onca imkanın ve bilimsel çalışmanın, günlerin neler getireceği konusunda sundukları, insan elinin değmediği bir su kadar berraktı. Nereye elini atsa bir sorun yarattığı genel kabul görür bir gerçeklikti. Bunu; en kısa sürede değiştirmeliydi. İnsanın yerküremizde ve evrende bulunması iyileştirmeden, katkıdan ve güzellikten çok, koskoca bir maalesefti… Maalesef ki, değişime yönelik bir çabadan da çok uzaktı.
Bir baskının altında yaşamaya mecbur kalan canlı türlerinin çektiklerini, zayıf olan empati duygumuzla dahi anlamak mümkündür. Daracık kafeste bir kuşun bedeninin, özgürlüğe aç yanlarını baskılayan zevklerimiz değil mi? Kanatlarının çırpınışlarını engelleyen yine bencilliğimiz değil mi? Hangi canlı kökünden kesilmek, ufacık alanlara tıkıştırılmak ve yaşam alanlarının yok edilmesini ister ki! Kendi konfor ve zevklerinden ödün vermeden sürülmek istenen ve diğer canlı türleriyle ortaklaştırılmayan bir yaşam, yok etmek üzerine kurulu bir makinedir…