Sabahın köründe kalkıp, in cin top oynarken karşılıklı, sessizliğin büyülü atmosferine dalıp çıkamadığım günlere, başladığım zamanlardaki durumlardayım. Tüketim adına sınırları kalkan dünyanın bir noktasından diğerine, kısa süreli yolculuklardayım. Neredeyse bunu hergün tekrarlamaktayım. Ömrüm ve emek adına bu yolculuklar anlamlı, yaşamın sonsuzluğunda ise yavan kalıyor farkındayım. İçine girdiğim sessizliği; kontak anahtarının çevrilmesiyle harekete geçen Japon motorunun çalışmasıyla bozmaktayım. Kısa süreli uykusuyla tam uyanamamış bedenim, gözlerini oğuşturup kendine gelmeye başlayınca yola koyulmaktayım. Sevdalısı olduğum Adananın birçok yerinde bozuk asfaltta ilerlerken, aracın dört bir yanından çıkan sesleri, radyonda çalan türkülerin ezgilerine katmaktayım. Aslında türlü türlü, anlamlı anlamsız duyduğum sesler olsada, öyle bir zaman ki sessizliğin tam ortasındayım.
Yoruluyor, bunalıyorum. Ve kimi zaman diyorum, buralara hasret olayım. Alıp götürsün istiyorum bazen bir nehir, bazen bir rüzgar; hiç bilmediğim diyarların bilinmezliğine bile hayran olduğum anlardayım. Anlam yüklemeye çalışırken olup bitene anlamsızlaşan, öylece baka kalıp sessizce izlemeye çalıştığım türlü hallerin, soluk ve renksiz tonlarındayım. Öyle tuhaf bir hal almışken yaşam ve içindekiler, değerlerin insanlık adına sunduklarından, kendime bir yer bulma adına çabalardayım. Zor olsada Hakk’ın yanında, gözlerinden yaş dökülen, soğukta tir tir titreyen evsiz barksızın bakışlarındaki iğneli cümlelerin anlamındayım. İki arada bir derede, aslında ne orada ne buradayım.
Hergün rutin olarak yaşadığımız günlerin ve gecelerin, bazı zamanlarda çekilmez bir hal aldığını herkes görmektedir. Yaşananlardan, üzerine yüklenen baskıdan kendini çekip çıkaramayan ruh hallerimiz, birçok olumsuzluğa karşı tepkisini içine atmaktadır. İçine atılan ve dillendirilmeyip biriktirilen sorunlar, ruh hallerimizin tahribata uğramasına neden olup, sağlık sorunlarınıda beraberinde getirmektedir. Öyle ya; fikrini ve özgür düşencesini var etmeye gayret eden canlılarız. En azından böyle olmaya çaba sarf edip çalışmak, etrafında olup bitenlere karşı sessiz kalmayıp konuşmak demektir. Duyarlılığı ve empati yeteneği gelişmiş, fikri ve vicdanı hür insanların kendini yaşananlardan soyutlayıp, hiçbirşey yokmuş gibi yaşama devam etmesi olası değildir. Bu bir balığın susuz kalıp çırpınması, bir ağacın topraksız köküyle ortada kalması ve çürüyüp gitmesidir. O anda belki böyle olmasına sevinenlerde olabilir. İşte tamda o anda; heryer durgun, herkes suskun gibidir. Renksiz ve resimsiz günlerin çoğalacağı bilinmelidir. Aşık Mahzuni Şerif’inde dizelerinde belirtmiş olduğu gibi;
Ben de bir insanoğluyum
Bırak beni konuşayım
Bir başım bir beynim vardır
Bırak beni konuşayım
Düşüneyim danışayım
…
Düşünen cahil olamaz
Cahil kendini bilemez
Can ölür fikir ölemez
Bırak beni konuşayım
Cahilliği biz yenelim
…
Düşüncelerimizin doğruyu bulma yolunda ilerleyip, farklılıklara saygı duyduğu yarınlarımız çoğalsın. Düşüncelerimizin düşlerinde; sevgi, saygı ve kardeşlik bizlerle elele kalsın. Siz düşünmekten geri kalmayın.