Alabildiğine huzur dolu bir yolun, hak bezeli kısmından ilerliyorum. Bu yol ilim irfan yolu, düştüğüm yollarının yordamını seviyorum. Gözlere değil, sözlere geliyorum. Gizine erdiğin yaşamının sözlerinden, kendime insan olma adına yeni yollar çiziyorum. Mevsimlerin çeşitliliğinde gönlün öyle geniş öyle sınırsız; zemherin yaza, şiirlerin saza dökülür. Sararmış yaprakların dalda toprağa düşer, karışıp toprağa tohumlarını besler, büyütür. Yollarındayım, sabahın ilk saatleri güneşle güne merhaba diyorum. Erken kalkan yol alır, yol alan hedeflerine ulaşmada başarılı olur biliyorum.
Bir hedefin beklentisiz, bir inancın vaatsiz itikatında meçhulde olanlar değildir gerçeği görenler. Gönül gözüm açık, tüm yaşamı, yaşatılanları görmeye gayret ediyorum. Bu tam da anda gördüklerini, yaşadıklarını yorumlayıp hatalarını azaltan, kusurlarından diğerlerine üstünlük çıkaran, ermiş cesaretinde bir yüreğin hiçliği seziyorum. Hiçlikten bahis olmayan önemsizlik değil, varlığımı nefes aldığını da bilerek kıymetsiz bir zerreyle eş tutuyorum. İşte bu noktadan gerçeğin sırrına azda olsa eriyorum. Gerçek; gizeme bürünmüş yaşamdan sonraki iki seçenekli vaadin, insan için güzellikler dolu olduğu söylenen kısmının ardına sığınıp, hataların tövbeyle geçiştirileceğinden çok uzakta bir yer bilmeni istiyorum.
Eriyorum; gecede gündüze, karanlıkta aydınlığa, karamsarlıkta umuda doğru yorgunluğuma aldırış etmeden gidiyorum. Hakikatin dili, ezelden beri ezilenden yana gerçeklerdir. Gerçekleri acısıyla tatlısıyla bir bir hissediyor, yaşıyorum. Sus, konuşma diyor birileri… Dillerime sus denmesiyle; yıllarca baskılanmış, acıya maruz kalmış yanlarım haykırıyor, tutamıyorum. Ta ezelden bugüne yok sayılmaya çalışılan değerlerime ait canların, geceye dönen günlerinde susuzluğumuz pınar, dayancımız Hızır misali yar olmuştur. Sus pus diller, yaşamayı hakkıyla beceremezler…
Bunca kargaşa ve gürültü içinde günümüzde, insanların inançları uğruna birbirini dışladığı, yakıp yıktığı dünya denilen mekanda bir şeyler yanlış gitmektedir. Gerçekle bağdaşmayan öğretilenler, belli ki cehaleti ortadan kaldırmadığı gibi cahilliğin ilerlemesine katkı sağlamıştır. Yüzyıllardır farklı kültür ve inançtaki insanlar için ailelerin çocuklarına empoze ettiği yanlış algıları değiştirememiştir. O saçma sapan düşünceler, beyinlerin bir kenarında hep kinle, nefretle kendini besleyip canlı tutmuştur. Ruhun güzelliği ve temizliği konusunda, yanlışlardan vazgeçip doğruyu öğrenmek yerine, sadece af dilenmekten öte gidilememiştir.
Yok saymanın; yaradanın 72 milleti var ettiği yer yüzünde, farklılıklara tahammül edilmediği, farklı inanç ve kültürlere saygı duyulmadığı anlamına geldiği şüphe götürmez bir gerçekliktir.
Hünkar Bektaşi Velinin dediği gibi “Adem’in ademliği; akıl, haya ve ilim iledir.” Hünkar; bir çok olayı yüzyıllar öncesinden öngörmüştür. Cehaletin nasıl yok edileceğini, karanlıkların nasıl aydınlatılacağını; ilimin önemini dile getirerek belirtmiştir. “İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır. İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Yolumuz; ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur. Kısa bir şiirimi paylaşıp, sevgi ve hoşgörü dolu günler diliyorum.
Sevgi dildir bize,
Gül atılsa da
Belli etme acını.
Sabır yoldur bize,
Yüreğinde açık tut kapını.
Erenler yoludur bu
Pir meydanı… Kenan DOĞAN