“Bazen öyle geceler olur ki, uyku dahi hiç uyanmayacakmış gibi derin uykulara dalar. İşte o an, belki de hiç alışık olmadığımız bir sessizlik çöker etrafa. Ve hayat, adeta sıfırlanmış gibi yeniden başlar ve öncesi hiç yokmuş gibi sonrası planlanır.” dedi bir ses ve karanlığın içinde kaybolup da gitti adeta.

 

Giden sesin yankıları etkisini sürdürmeye devam ediyordu. Öncesi ve sonrasını düşündürmeye yöneltiyordu bu sözlere kulak veren herkesi. Bu düşünme evresinin en önemli kısmını oluşturan mevzu, aşkın iki yüzünün olduğu gerçeğidir. Bu iki yüz, olaya baktığınız pencereden gördükleriniz sonucunda yansıttıklarınıza göre değişim gösterecektir. Örneğin, aşkın maddi ve manevi olanına göre bir sınıflandırma yapacak olursak: Birinde aşkın gözle görünen yüzü olan beşeri aşk, diğerinde ise aşkın gözle görünmeyen yüzü olan ilahi aşk karşımıza çıkacaktır. Oysaki duyulan bu sese kulak verdiğimiz vakit karşılaşacağımız durum: Birinde yaşanılan şeylerin kişiye geçmişini unutturduğu ve diğerinde ise yaşanılan şeylerin kişiye geleceğini planlamasını sağladığı şeklinde bir durumdur.

 

Yaşanılan bu olayların cihetini tayin eden o kadar çok olay vardır ki, bu olayların gerçekleşme şekli sonucun hangi rotada ilerleyeceğini belirler. Gâh olumlu, gâh olumsuz, gâh belirsiz… Belki de, bu üç durum içerisinde en karmaşık olanı belirsiz olanıdır. Böyle belirsiz bir süreç içerisinde, yaşanılan durumun koordinatlarının belirleneceği bir yön dahi bulunmaz. Hangi yana gidilse bir çıkmazın içine düşmüş hissi uyandıracaktır kişide. Ve bu belirsiz durum, bazen hafif bir rüzgârın değmesiyle dahi kişiyi uçurumlardan düşürüp derin dalgaların arasına bırakacak ve bazen en ufak bir umut ışıltısında dahi kişiyi karanlıların eşiğinden alıp aydınlık bir yola sokacaktır.  

 

“Öyle bir gece ki, uyku dahi uyuyor. Yerden göğe yükselmeye başladığı anda, yıldızlar yol veriyor duyulan ayak seslerine. Sevdiklerimizin birer birer uçup da gittiği ve vefanın olmadığı bu yeryüzünde barınmayan melekler semada bekliyor. Bu öyle bir yoldur ki, aşkın kapılarını aralıyor. Bu öyle bir yoldur ki, her kalbe nasip olmayıp her göze bu denli görünmüyor.” sesi yankılandı semanın her bir noktasında.    

 

Bu öyle bir yoldu ki, olumlu olarak yaşanılan her anda geçmiş bir kalemde siliniyor ve gelecek planları ise bir noktada, statik bir halde yalnızlığa mahkûm ediliyordu. Bu öyle bir yoldu ki, olumsuz olarak yaşanılan her anda “Her şerde bir hayır vardır.” sözünü doğrularcasına gerçekler daha net görülmeye başlanıyordu. Eminim ki, burada bahsedilmiş olunan durumlar arasındaki tezat ilişki, kafalarınızda cevaplanması gereken birçok sorunun oluşmasına sebep oldu.

 

Nasıl olur da, olumlu olarak yaşanılan bir şey olumsuzluklara sebebiyet verir? Nasıl olur da, olumsuz olarak yaşanılan bir şey olumlu gelişmelerin oluşmasını sağlar?

 

Bu sorulara verilecek olan cevaplar subjektif nitelikte olduğu içindir ki, kişinin bakış açısına göre değişip bazı durumlarda doğrulanacağı ve bazı durumlarda da yanlışlanacağı muhtemeldir. Genel durum analizi çerçevesinde, subjektif bakış açılarımıza objektif bir yaklaşım ile yönelmeye çalıştığımız vakit, realitede aslında durumun anlatılan şekilde olduğu anlaşılacaktır.

 

Birinci Yaklaşım: Olumlu durum – Olumsuz sonuç

 

Olaya her yönüyle olumlu olarak yaşanılan bir beşeri aşk yönünden yaklaşıldığında, kişinin içinde bulunduğu ruhsal durumun mutat sonucu olarak, duygusal bu zeminde yaşanmış olunan masal diyarında realitenin bu diyardan an be an silinmeye başlandığı durum zuhur edecektir. Bu rasyonalite paralelinde yolumuza devam edecek olursak, kişinin içinde bulunduğu anın derinliğinde kaybolması sonucu, geçmiş hiç yaşanmamış gibi yok sayılmakta ve gelecek kurulan belli başlı hayaller dışında, kurulan bu hayaller gibi statik bir hal almaktadır.

 

“Aşkın gözü kördür.” sözü, boş yere söylenmiş bir söz değildir. Aşkın değdiği, duygusal zeminin yarattığı bu büyüye kapılıp bu büyünün tesirinde kalarak, gerçekleri unutacak şekilde etkilenen her göz, gerçek hayat ile arasına yalan bir perde çekmiş demektir. Bu perdeden dolayıdır ki, geçmiş unutulur ve gelecek adeta bir buz dağı misali donar durur ve kişi adeta hiç uyanmayacağı derin uykulara dalar.

 

İkinci Yaklaşım: Olumsuz durum – Olumlu sonuç

 

Aslında ikinci yaklaşım, birinci yaklaşımın tam tersi bir durumu ifade etmektedir. Bu aşamada, yaşanılan olumsuz olaylar sonrasında kişi, eğer ki kendisini içinde bulunduğu subjektif durumdan objektif duruma, doğru bir şekilde aktarabilirse, olumlu sonuçlar almaya başlar. Şöyle ki, kişi daha önce içinde kaybolduğu duygusal zeminde kalmayıp gerçek hayata yönelebilirse, başına gelen bu olumsuz olayın aslında kendisi için daha iyi durumların başlangıcı olacağını kolaylıkla görebilir. Burada önemli olan, yaşanılan olayların değerlendirmesinin ve bundan sonrası için yönlendirmesinin doğru bir şekilde yapılmasıdır. Nasıl ki, doğruların temelini geçmişte yapılan hatalar oluşturur. Yaşanan bu olumsuzluklar da, hayatımıza dâhil olan hataların bir parçası olarak görülmeli ve sonrasında yaşanan bu olaylardan dersler çıkarılıp doğru adımlar atılmalıdır.

 

“Her son, yeni bir başlangıçtır.” sözü, boş yere söylenmiş bir söz değildir. Sürekli bir değişim döngüsü içinde devam eden bu hayatta bir şeylerin son bulması, oluşacak yeni şeylerin başlangıcına işarettir. Bu yüzdendir ki, yaşanılan olumsuz şeyler, aşkın değdiği ve duygusal zeminin yarattığı büyüyü ortadan kaldırarak, unutulmuş olan gerçeklerin hatırlanmasını sağlar. Böylelikle, gerçek hayat ile kişinin arasına çekilen yalan perdesi ortadan kalkar ve bir buz dağı misali donan geleceğin üzerine yeni bir güneş doğar. Buz dağı erimeye başlar, kişi içinde kaybolduğu derin uykulardan uyanır ve hayat, adeta sıfırlanmış gibi yeniden başlar ve öncesi hiç yokmuş gibi sonrası planlanır.

 

Yeryüzü nefes dahi almazken, bir ayetin sıcaklığı sarmalamaya başlar kâinatın kalbini... Yedi kat sema açmaya hazırlandığında kapılarını, yıldızlar yol açar ve tüm kâinat iner yere... dedi bir ses ve tüm hatalardan dönen kâinat indi yere.   

 

Aşk, iki yüzlüdür. Gâh mutlu eder, hata yaptırır. Gâh mutsuz eder, hatadan döndürür. Oysaki aşk, çıkılmış olunan bu yolda ancak aşkla yürünüldüğü vakit ateşi ile yakıp kül etmez. Aşk, bu yolda aşkla yürünüldüğü vakit, kişiyi yokluk âleminden alıp varlık âleminde misafir eder.

 

MURAT TAŞ

12.03.2013 01.22