Yaşadığımız ömrün, hüzünlü ya da mutlu geçirdiğimiz günlerin tamamında olmazsa olmazımızdır. Nefes aldığımız hava gibi vazgeçilmezlerimizdendir. Ortak değer olarak gördüklerimizdendir. Havamız gibi, toprağımız gibi, yeşil alanlarımız gibi, birleştirip bütünleştirici etkisiyle her vücutta ve canlıda yer edinenimizdir. Sudur ve kendi gibi aziz olandır. Varlığına şükürle kutlanandır.
İlk kez 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansının (UNCED) toplantısında, giderek artan temiz su ihtiyacına dikkat çekmek amacıyla bir sonraki yılın ‘Dünya Su Günü` ilan edilmesi önerisinde bulunulmuştur. BM Genel Kurulu tarafından 22 Mart 1993 yılında ilan edilen Dünya Su Günü, dünya çapında ortak değerimiz suyun her geçen gün artan önemini vurgulamak amacıyla farklı bir tema çerçevesinde ele alınmaktadır. BM Genel Kurulu 2018 yılı teması “Su İçin Doğal Çözümler”dir. Bu temayla tüketilen suyun etkin kullanımının sağlanarak israfının önlenmesi, su kaynaklarına müdahalenin önüne geçilerek sürdürülebilirliğinin gerçekleşebileceği durumlarda anlatılmaktadır.
Doğal kaynaklarımızdan olan su, sürekli bir döngü içerisinde ve yaşamın vazgeçilmezlerindendir. Bütün canlıların yaşamı için temel madde olma özelliği taşırken, su; insan ve doğa ilişkisinin de en önemli belirleyenlerinden birisidir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur. İnsanların hem yaşamlarını devam ettirmesini sağlayan, hem de yaşam kalitesini belirleyen su kaynakları; hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, sanayileşme, iklim baskısı, gıda gereksiminin artması, yoğunlaşan ve bilinçsiz tarım faaliyetleri ile bir taraftan kirlenmekte, diğer bir taraftan su kıtlığı ve su talebini arttırmaktadır. Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık, su kaynaklarının kullanımı altı kat artmıştır. Dünyamızın yüzeysel olarak dörtte üçü su ile kaplı olup, dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km ’tür. Bunun %97,5’i okyanus ve denizlerde tuzlu su olarak bulunmaktadır. Ancak %2,5’i (35,2 milyon km) tatlı su formunda bulunmaktadır. Tatlı su formunun da sadece 0,4 ‘ü yeryüzünde insanoğlu ve diğer yaşayan organizmaların kullanımına uygundur.
Bu veriler, insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceği tatlı su kaynaklarının son derece sınırlı olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Dünyada zaten az olan tatlı su kaynaklarının; endüstriyel atıklar ile kirletilmesi, enerji üretiminde kullanılan suyun geri kazanımla insani tüketime uygun olmayışı, şehirleşme kaynaklı atıklar, kontrolsüz pestisit kullanımı kaynaklı yanlış tarım uygulamaları ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri ile yaşanan kuraklıklar eklenince sorunun boyutları daha da çarpıcı hale gelmektedir
Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500 m civarında olup, ülkemiz su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye istatistik kurumu (TÜİK) verilerine göre nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Bu durumda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız 1.120 m civarında olacaktır. Ve gün geçtikçe suyun önemi ülkemizde daha da hissedilebilir bir duruma gelecektir.
Verilerden de net olarak anlaşıldığı gibi su kaynaklarında artış mümkün olmayıp, su ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Gelecek nesillerin büyük sorunu olacak “su” için yapılan değerlendirme ve araştırmalar göz önünde bulundurularak, ciddi su eylem planları (yahut politikaları) yapılmalıdır. Bu eylem planlarında ilk sırayı alması gereken de “kullanılmış suyun geri kazanımı” olmalıdır. Sırasıyla kentlerin, büyük endüstriyel tesislerin, küçük yerleşkelerin kullandıkları suları geri kazanıp yeniden kullanmaya yönlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin; endüstriyel bir tesisten oluşan atıksular tam ya da kısmi arıtmalarla arıtılarak salınması yerine, ileri arıtım proseslerinin ilavesiyle yeniden kullanıma uygun hale getirilmelidir. Pek çok gelişmiş ülkenin su politikalarının temelini atıksuların geri kazanımı ve kaynaktan kullanımın azaltılması olduğu unutulmamalıdır. Susuz; hayat ne mümkün olacaktır, böyle bir durumda nede canlılık kalacaktır. Suyumuzu koruyalım.