Büyükşehir Belediye Meclisi’nin geçtiğimiz haftaki oturumları ülke gündemine oturdu.
Oturumlardaki bağırtı, çağırtı ve küfürleri çıkardığımız zaman geriye kalan en önemli nokta Başkan Aytaç Durak’ın Karahan’daki arsasının satışında vergi kaçırdığını itiraf etmesiydi.
“İtiraf” diyorum çünkü Durak, metrekaresini 30 TL'ye sattığı arsanın, tapuda 18 TL olarak gösterildiğini ve böylece daha az vergi ödediğini kendisi söyledi.
Durak’ın savunması ise daha garip ve bir o kadar da komikti. Çünkü vergi kaçırmak suçtur ve 1 TL de olsa 1 milyar TL’de olsa aynıdır. Durak ise bu itirafın ardından eski parayla 94 milyar lira vergi ödediğini söyledi durdu. Bu, vergi kaçırmayı haklı kılmaz. Ancak, bunu açık açık söylediği için de kutlamak gerek. Stratejik olarak bakıldığında ise itiraf yanlış bir davranıştı. Durak, durumu inkâr da edebilir ve “ispatlayın” diyebilirdi. Acaba Durak, bilerek mi yoksa yanlışlıkla mı itiraf etti? Yoksa gerçeklerin gizlenemeyeceğini mi düşündü?
Vergi Dairesi Başkanlığı’nın da bu itirafın ardından nasıl bir tutum takınacağını sanırım herkes merakla bekliyor.
****
Mustafa Tuncel, perşembe günkü oturumda Durak'ın MHP'ye güvendiğini söyledi ve Durak’ın ailesinde MHP’li olmadığını iddia etti. Durak’ın ailesinde kimin hangi partiden olduğu kimseyi ilgilendirmez ama Durak’ın sırtını MHP’ye dayadığı da inkâr edilemez bir gerçek. Peki, stratejik olarak bu doğru bir karar mı? Aytaç Durak’ın bugüne kadar hiçbir partiye sırtını dayamadığını hepimiz biliyoruz. Hep kendi bildiğini okudu, siyasette kendi yöntemlerini uyguladı ve bugünlere de böyle geldi. AKP’li olduğu dönemde de belediyenin kapılarını AKP’lilere açtığını sanırım pek fazla kimse iddia edemez. Peki, bugün de böyle mi?
****
Durak’ı pek öfkeli görmeye alışkın değiliz ancak, geçen hafta zaman zaman oldukça öfkeli hallerine de tanık olduk. Son oturumda söylemek istediklerinin tersini söyledi. Hemen karşısında oturan Mustafa Tuncel’e öfkesinden “Otur yerine” dedi. Tuncel ise “Zaten oturuyorum” dedi. Durak hemen ardından “Sus o zaman” diyeceğine “Susma” dedi. Neden bu öfke?
*****
Bu tartışmaların başlamasına neden olan da Durak’tı tabii ki…
İlk oturumda 7 meclis üyesi gündem dışı söz aldıktan sonra Dünya Kadınlar Günü, Elazığ’daki deprem ve ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen sözde Ermeni tasarısıyla ilgili konuştu. Durak ise bu konuşmalar sırasında gazete kupürleri getirtti. Olayların başlamasına neden olan “İmar Partisi” başlıklı yazıyı gösterdiğinde ise nedense “Bunu ben yazdırmadım” deme ihtiyacı hissetti? Bu sözleri söylediğinde yanlış anımsamıyorsam hiç kimse “Siz mi yazdırdınız” diye sormamıştı. Durak, bu sözü söylerken daha önce gazetecilere yazılar yazdırdığını itiraf etmiş gibi bir anlam da çıkmıyor mu? Gerçekten de Durak, neden o sözü söyleme ihtiyacı hissetti çok merak ediyorum.
****
Peki, Durak rüşvet pazarlığı olduğu iddia edilen (iddia çünkü yargı bunun rüşvet pazarlığı olduğu yönünde henüz bir karar vermedi) ses kaydını neden önce dinletip sonra suç duyurusunda bulunmadı. Yargıya intikal eden bir konu hakkında böyle bir tavır sergilemek yargıyı etkilemeye yönelik girişim anlamına gelmez mi? Bu davranış “hüküm vermek” anlamına da gelmiyor mu?
Durak, ısrarla “Gündemimiz rüşvet” derken bunların henüz “iddia” olduğunu ve yargının henüz bir karar vermediğini neden gözardı etti?
AKP Grup Başkanı Abdullah Doğru ise son oturumda böyle bir suç duyurusunun olmadığını öne sürdü. Durak ise konunun yargıya intikal ettiğini söyledi durdu. Hangisine inanacağız?
****
Peki Hüseyin Bayrak’ın meclis üyelerinin önüne gelip Durak’ın ve Tuncel’in sorularını yanıtlamasını nasıl değerlendirmeliyiz? Gazeteci sıfatıyla orada bulunan birinin mahkemede ifade verir gibi bir duruma düşmesi doğru muydu?
*****
CHP İl Başkanlığı cumartesi gününe kadar suskunluğunu korudu. Siyasi çevrelerde bu ses kaydından CHP İl Başkanlığı’nın bilgisi olduğu konuşuluyor. Eğer bu iddia doğruysa CHP İl Yönetimi neden bugüne kadar konuyla ilgili bir şey yapmadı? Yoksa konunun kapatılacağını mı düşündüler? Peki, Mehmet Esendemir kendini aklamak için neden konuşmuyor?
****
İşin bir diğer ilginç yanını da cumartesi günü öğrendik. Başkan Durak ses kaydının yaz aylarında ellerine geçtiğini söylemiş İstanbul’daki basın toplantısında. Neden bugüne kadar bekledi?
Peki Durak neden İstanbul’da basın toplantısı yapma ihtiyacı hissetti? Ajansların geçtiği haberlere baktığımızda ezberlediğimiz sözlerden farklı bir şey de göremedik. Yani “aynı nakarat” demek yanlış olmaz. Acaba Durak, Adana'yı, Durak'ı, Tuncel'i ve yaşananları iyi bilen gazetecilerin karşısına çıkmak mı istemedi? İstanbul'da, yani farklı bir mekânda istediği mesajı, taktiksel mesajları mı vermek istedi? Konuyu ve konunun aktörlerini pek de iyi bilmeyen gazetecilerden zor soruların gelmesi de beklenemezdi herhalde.
****
Nasıl ki Tuncel’in belden aşağı sözlerini onaylamak mümkün değilse, Durak’ın seçimlerde rakibi olan bir aday için “Çar çakal” ifadesini de onaylamak mümkün değil. Söz ettiği kişinin kim olduğunu açıkça söylemediği için benim de söylememe gerek yok. Durak’a bu sözleri için tepki gösteren tek kişinin ise CHP’li İlker Mengü olduğunu anımsatmak yeterli olacaktır.
****
Sonuç olarak Mustafa Tuncel, iddialarını belgeleriyle ispatlamak zorundadır. Aynı şekilde Başkan Aytaç Durak’ın da ısrarla “rüşvet” dediği iddialarını ispatlaması gerekmektedir.
Yanıt bekleyen birçok soru var ve bu bu iş mahkemede bitecek gibi görünüyor.
Kaynak : Çukurovapres Gazetesi