Kabahat samur kürk olsa…

Abone Ol

 

SÖZCÜ Gazetemizin 4.Mart.2013 Pazartesi nüshasının 11. sayfası ilginç, bir o kadar da düşündürücü bir haberi okurlarıyla paylaştı; “Vali salona girince dansöz gönderildi.”

Haberin başlığından anlaşıldığına göre, bu eylemde emir, büyük bir ihtimal ile bir işgüzardan, bir “kraldan çok kralcıdan” gelmiş; öyle anlaşılıyor.

Kişiliğimizi geliştirip bizi hayata hazırlayan irfan yuvamız Mülkiyenin, havasını teneffüs edip suyunu içenlerden olan Sayın Vali Coş, eminiz, bihaber olduğu bu uygulamanın mağduru.

Ancak unutmamak gerek, kaybedilen savaşın hesabını kumandan verir, karargâh subayları değil; Ya da hukuktaki, mal sahibinin “kusursuz sorumluluğu”ndaki  balkonundan düşen saksının yaraladığı adamın, o saksıyı atmamış dahi olsa ev sahibinden tazminat isteme hakkının doğması gibi bir durum söz konusu oluyor bu vaziyetlerde…

Mesela, bizde olmasa dahi, ileri/uygar ülkelerde toplumu sarsan acı bir tren kazasından sonra Ulaştırma Bakanı, hiçbir mazeret ileri sürmeden, ilk iş istifayı basıyor… 

Olayımıza dönersek, nitekim haberin içeriği de tahminimizi teyit etmekteydi;

Haberi yapan usta gazeteci Mehmet Serbes dostumuzun haberin sonuna eklediği açıklamasında Sayın Vali Coş “…Bizim böyle bir isteğimiz olmadı” demiş!

Sayın Vali Coş’un kendisini “Muhafazakâr demokrat” olarak ifade ettiğini duyanlardanız.

Bu yapının insanının da, ortalama Türk insanı gibi, yaşamı uygar toplum anlayışı çerçevesindedir. Bu anlayış, yobazlıktan da şovenlikten arınmıştır, uzaktır.

Üstelik Sayın Vali Coş, görev sorumluluğunun bilincinde bir idareci olarak, muhakkak, topluma örnek ve öncü durumda, ve bu bilinçle Adana’ya olduğu kadar Adanalıya da hizmet ederken, eğitici ve yönlendirici de olmaktadır. 

Öte yandan söz konusu “Dansözlü” Eğlence Programın” yer aldığı Balo, güzide kulübümüz Adana Demirspor’un Balosu ki, Adana Demirspor Kulübünün başkanı Sayın Önder Serin, aynı zamanda AKP İl Disiplin Kurulu üyelerinden.

Sayın Önder Serin, Adana’mızın mümtaz duayenlerinden Celal Serin ağabeyimizin yeğeni bir kardeşimizdir. Kuşkusuz, Adana Cemiyet Hayatında bir fenomen olan Celal ağabey, bizlere olduğu kadar yeğenine de örnek olmuştur.

Binaenaleyh, en önce Serin soyadının başkanlığındaki bir kurumun etkinliğinde, kimsenin rahatsız olacağı bir gösteri, Sayın Vali teşrif etmese dahi, sahne alamaz idi…

İşgüzarlık konusunda, muhakkak gerekli inceleme yapılacak, tekerrürü önlenecektir.

O konulara tedahül etmek görevimiz değil, esasen de istemeyiz.

Ancak, yeri geldiği için söylemekten kendimizi alamadığımız o ki, bu olayda sergilenen “bağnaz” kafa yapısında olduğu Adana kamuoyunca değerlendirilen bir eski il başkanı, benzer etkinliklerde, adeta teşrifat nazırı ya da öncü görevli gibi sıkça göze çarpıyor…

Üzülerek görüyoruz ki, bu gibi olaylar tek değil.

Bir hukuk devleti olan ülkemizde, kamu yetkisiyle donatılmış kurumlarda, en tepe yöneticinin, değil emri, haberi dahi olmayan nice işler oluyor.

Kamu görevlileri, böyle durumlarda eleştirilere kızmak yerine yararlanmaya çalışmalıdır; Zira malum, “mahkeme kadıya mülk değildir.” Bu bir, ikincisi de “bin biliyorsan da bir bileni dinle”

Geçende SGK’den emekli bir dostumuzun başına gelen de buna çarpıcı bir örnek oldu.

SSK emeklisi dostumuz, Şubat maaşını aldığında eline geçenin eksik olduğunu, maaşının 1/4’ünün kesildiğini görünce önce şaşırır sonra hiddetlenir.

Hiddetlenmekte de haklıdır, zira kendisinin SSK emeklisi maaşını eksik almasıyla sonuçlanacak hiçbir borç ve buna dayalı takibatı olmamıştır.

SGK nezdindeki araştırmasının sonucu ise tam “Hasan Pulurluk” olunca, gülmek mi, devletin yurttaşına yaptığına kızmak mı gerekir, bilemez ve konuyu bizle paylaşır, biz de sizle.                                                                                                    %2.sayfa…

                                                     -2.sayfa-

Araştırmadan çıkan sonuç şudur:

SSK İşveren servisi bir apartmanın kapıcı prim borcu nedeniyle yönetici hakkında işlem yapmaya karar verir. Piyango dostumuza isabet ettiğinden, o dostumuz o apartmanda değil daire, bir santim payı dahi yokken, o apartmanda ömrü hayatında bir gün, kiracı olarak dahi oturmamışken, o apartman dosyasında ona dair tek bir satır beyan yokken “kurban” seçilmiş, ve SGK, “Res’en” icra/haciz uygulayıp maaşını kesmiştir.

Neyse bu olayda da “kötü adamlar” gibi “iyi adamlar” da olduğundan, olay “mutlu son”la neticelenir.

SSK/SGK İcra şefi bir değerli devlet memuru, tapu kaydı sorgulaması ve dosya incelemesiyle haczi kaldırıp, maaşının iadesi talimatı verir.

Verir vermesine de o dostumuzun, maddi olanını bir yana bırakın, manevi kaybını kim telafi edecek; Devr-i AKP’de “İleri demokraside” Koca Orgenerallerden “Fadime Şahin/Müslüm Gündüz” hesabı sorulurken, bunun yanıtını bilen varsa bize söylesin, biz de o dostumuzun üzüntüsünü yok etmese dahi azaltacak o yolu kendisine aktaralım.

Yoksa denecek olan “Molla, böyle olur bizde bu işler” mi ?