Anımsayacaksınız, bir süre önce Sayın Atış’ın bir İstanbul gazetesinin yerel eki için ilan topladığı iddiası ortalığı kaplamış; Sayın Vali iddiayı, katkısını “Ek’in Adana’nın tanıtımı” esaslı olmasına dayalı, kabul etmişti. ( Gerçi söz konusu “EK” o ilanlarla yayınlanınca, “Adana tanıtımından çok ticari bir gazete” olarak değerlendirildi. Zira Adana’nın tanıtımı denince akla ilk gelen Çukurova Üniversitesi ekte yoktu. Tıpkı Adana Sanayi Odası ve Büyükşehir Belediyesinin olmadığı gibi…)
 O gazete, gerçekte gazetenin şimdiki patronları, çok şanslı kişiler olsa gerek; Zira Sayın Vali’den evvel de talih yardımlarına koşmuştu. (Sayın Başbakanın damadının gazetede görev yapmasının etkisi var mı, bilinmez ama şimdiki sahiplerinin gazeteyi almaları esnasında da kamu bankalarından azımsanmayacak bir meblağı, 750 milyon doları, çok uygun koşullarla kredi olarak almaları olay olmuştu…)
İşte o gazete son zamanlarda Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Durak hakkındaki yayınlarıyla bir başka “Yandaş” gazete yazarı Şamil Tayyar’ı andırmaya başladı. Gazetenin bölge ekini okuyunca, o satırları yazanın Emniyet ve BŞB soruşturmasını sürdürenlerle sıkı bir ilişkisi olduğuna hükmetmemek olanaksız. Sanki önceden yazılıp sahnelenmek üzere fırsat kollanan bir senaryoyu okur gibi oluyorsunuz.
Gerçi biz Adalete ve soruşturmada görev alan müfettişlerin kişiliklerine saygımız itibarıyla yazılanların, daha ziyade temenni olduğunu düşünmekteyiz. Ve fakat devam etmekte olan bir tahkikat konusunda böyle ileri temennilerin gazete sütunlarında yer almasının, bu olayda çokça söz konusu yapılan “tahkikatın selameti” bakımından sorumlu makamlarca değerlendirilmesi gerekliliğine değinmeden de geçemiyoruz.
Anlaşılıyor ki soruşturmanın ilerleyen safhalarında sonucun “dağ fare doğurdu” deyimine hak kazandıracak olacağının görülmesi birilerini telaşlandırmış.
Sayın Durak’ın açığa alınmasının ila nihaye devam ettirilemeyeceğinin bilinci içinde olanlar; Yargıdaki konularda kararlara tesir etme çabalarının deşifresinin de tesiriyle, daha kestirme ve tarafların hak ve salahiyetlerinin tümüyle farklı olacağı bir adli yöntemi yürürlüğe sokma çabasına girmişler…
Baskı için her aracı kullanıyor ithamındakiler yanıtlamalı: Türlü suçla itham altındaki bir kimsenin en doğal ve vazgeçilmez hakkı olan “Savunma” amacıyla, emekli olmuş uzman kişilerden ve bilim adamlarından destek almak ne zaman suç oldu?
Koskoca bir kurum, kurucusu dahi kesin hükümle mahkûm değilken, nasıl suçlu ilan edilip; mensupları toptan karalanabilir?
Ama biz söyleyelim ve yine yanıtını isteyelim ki; Dünyanın her yerinde karar vermesi beklenen bir yargıca, hiyerarşik üstlerinin telkinde bulunması dünyanın hiçbir yerinde kabul görmez, ahlaka da hukuka da sığmaz!
Bilinmeli ki hiçbir ülkede hiçbir dava, itham edip suçladıklarınıza “haydi kendini akla” mantığı ile yürütülemez. Yürütmek istenirse de o yolla gerçekleştirilecek bir hüküm, o hükmü verenlere asla şeref getirmeyen; öylece suçlanacak olanın da üzerine oturmayan bir hüküm olur. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, bir gün özür dilenen bir hukuk ayıbı olarak tarihte yerini alır.
Bugün Adana BŞB ve Başkan Durak etrafında cereyan eden olaylar, bilinmeli ki halkın kafasında ve vicdanında karşılığını buluyor, maşeri vicdan hükmünü veriyor. Adanalı kimin “eli kolu uzun” biliyor; Kimin de her vesileyle bir yalnızlığa itilmek istendiğinin farkında.
Bu itibarla “Ahtapotun kolları” deyimini kullanmak gerekirse, bu olayda o benzetmeyi kimin kimler için kullanırsa yerine oturur, isteyen sokağa çıkıp sade vatandaşa sorsun!
                                                                                                         
*Bir söz de, hangi saikle olursa olsun, BŞB Başkanvekilliği tartışmalı olan Sayın Çelikcan döneminde makam ve mevki kabul edenlere, etmeye hazırlananlara: Eğer gerçekten bu olaylar zincirinin “tertipçilerden” değillerse “fırsat kolluyor” durumuna düşmesinler. Birikimlerini bu yıl servis etmezlerse Adana çok kayba uğramaz; Eminiz onlar da BŞB ve bağlı kuruluşlarından elde edeceklerinden bir süre daha mahrum kalırlarsa yıkılmazlar…