Medya

Çetin Yiğenoğlu’nun Son Romanı ‘GASTECİ’ Büyük Yankı Uyandırdı

Abone Ol

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti önceki dönem Başkanlarından Çetin Yiğenoğlu’nun GASTECİ romanının yankıları sürüyor. Oggito sitesinde; Hülya Soyşekerci tarafından kapsamlı şekilde irdelenen roman; öncelikle yerel basının sorunlarını ele alırken, yaygın basını da masaya yatırıyor.

Çetin Yiğenoğlu’nun daha önce kaleme aldığı eserleri, anı kitaplarını, röportajlarını ve incelemelerini değerlendiren Hülya Soyşekerci; 2006 tarihli bir gazete yazısında yazarın, “Yiğenoğlu´nun kitapları bilgi doludur, Çukurova doludur. O’nun uzun yıllar gazetecilik mesleğine nasıl emek verdiğini, hayatını bu yola adadığını, büyük özveriyle çalıştığını, yaratıcılığını, titizliğini, ayrıntılara dikkat edişini, mesleki koşuşturmalar arasında sayısız ödüller aldığını” dile getirdiğine dikkat çekti.

Gazeteciliğin, ülkemizde en çileli meslekler arasında olduğunu, emek sömürüsünün, sık sık işsiz kalma durumunun yanı sıra, düşünce özgürlüğünün toplumca ve yönetenlerce yeterince benimsenip içselleşmemesi, gazeteciliği sürekli olarak otorite ve iktidarla mücadele eden bir konumda tuttuğuna dikkat çeken Soyşekerci yazısında; “Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat döneminde toplumsal hayatımıza katılan gazete ve gazetecilik, o zamanlardan günümüze kadar süregelen uzun tarihi boyunca, sürgünlerin, hapislerin, baskıların, kısıtlamaların, sansürün, kapatmaların çilesini yaşayan, zorlu, sancılı bir mesleğin adı olmuştur. Bu uzun tarihin yaratıcı öznesi olan gazeteciler; cesaretleri, büyük mücadeleleri, kalemlerinin gücüyle, sayfalarda ve düşünce dünyamızda yaşıyorlar” diyor.

Gasteci adlı romanı kapsamlı şekilde irdeleyen Soyşekerci yazısında şu görüşleri dile getiriyor;

“Gasteci, gazetecilik mesleğine içeriden bakan, son derece farklı, özgün, çarpıcı bir roman olarak yer alıyor Çetin Yiğenoğlu edebiyatında. Gasteci, toplumsal ve kişisel hayatın her alanına hükmeden sosyoekonomik ve politik sistemin içinde bir gazeteci olarak var olmanın; kirlenmeden, kalemini çıkar odaklarına teslim etmeden yazmanın ve yaşamanın anlam ve değeri üzerinde uzun uzun düşündürüyor bizleri. 

Elbette her mesleğin içinde, olumsuz, çıkarcı, kötü ve karaktersiz kişiler vardır; gazetecilik mesleği de ne yazık ki bu olgudan bağımsız değildir. Romanda gazetecinin kaleminin bir güç olarak ne denli etkili olduğunu gördüğümüz gibi, bu gücün haklının adına değil, egemenler ve çıkar odakları adına kullanıldığında yaşanan sorunların boyutlarını da net olarak görebiliyoruz.

Çetin Yiğenoğlu, gazeteciliğin, gazetelerin ve gazetecinin pek çok sorununu, o müthiş kara mizahının içinde işliyor, dile getiriyor Gasteci’de. Yerel basını, yerel basının sorunlarını masaya yatırırken, yerel basın bağlamında bütün basınımızı irdeliyor. Basınımızın ağlanacak halini mizah potasında eritiyor, Türk basınına eleştirel bir bakış getiriyor.

1990’lı yılların basınından çarpıcı bir kesit aktarılarak hem gazetelerin /gazetecilerin ve gazeteciliğin sorunları masaya yatırılıyor, hem de gazeteciler arasında yer alan kimi şahısların mevcut düzenle nasıl bir çıkar ilişkisi kurdukları ayrıntılarla resmediliyor Gasteci’de.

Çetin Yiğenoğlu, romanda, özellikle basının etik sorunlarını, ekonomik sorunlarını, var olma mücadelesini işliyor. Okurken, gazetecinin sisteme ya da düzene teslim olup olmama tercihi karşısında “işte bütün mesele bu” diyoruz.

Güney Anadolu’da bir kentteki (adı verilmese de sezdirilen) Adana’daki yerel basın anlatılırken ülke genelindeki yaygın basına, bu bağlamda İstanbul basınına göndermelerde bulunulur. O dönemde gazetelerin promosyonculuğa yönelmelerine, tiraj takıntısının had safhaya ulaşmasına, o döneme özgü pek çok soruna işaret edilir. Çıkarları uyuşmayan kimi rakip gazetelerin karşılıklı atışmalarına, yalan ve şişirme haberlere yönelerek birbirlerini karalamalarına, aralarındaki kişisel ya da kurumsal çıkar çatışmalarını manşetlere yansıtmalarına, yolsuzluk, rüşvet gibi yüz kızartıcı davranışlara yönelmelerine, yerel yönetimlerden rant elde etme çabalarına tanık oluruz okudukça. Gasteci romanında, gazetecilerin dünyasına ayna tutulurken, o dünyadaki yalnızlığa, vefasızlığa, dostsuzluğa ve çıkar ilişkilerine dikkat çekiliyor.”