Başbakan Erdoğan, Nevruz için Diyarbakır’da toplanan kalabalıkların Türk bayraklarını da taşımamalarını büyük eksiklik ve barışa giden süreci baltalama olarak değerlendirerek yüreklere su serpmiştir(!) Ancak takiyye sanatının bu yüzsüzlüğünü artık milletin yutmadığını hesap edebilmelidir.
Arif Nihat Asya’nın bayrak şiirini sansürleyen sanki kendi hükümetinin kararı değilmişçesine,
Resmi bayramlarda ve törenlerde göndere bayrak çekme programını sanki kendisinin iradesiyle alakası yokmuşçasına,
İzmir’in düşman işgalinden kurtarılışının 90. yılında göndere Türk bayrağı çekilmesini men eden irade kendisinin iradesi değilmişçesine,
Cumhuriyet bayramını kutlamak isteyerek, ellerinde Türk bayraklarıyla Anıtkabir’e yürüyen insanları coplatan, üzerine itfaiye hortumu ile su sıktıran ve yetmeyerek gözlerine biber gazı pompalatan irade sanki kendi iradesi değilmişçesine,
Toplantılarda İstiklal Marşının okunmasına ne gerek vardır diyen bakan sanki kendi bakanı değilmişçesine,
Irkçılık anlamında olmayan, aksine müşterek kalkınma ve milli birlikteliğin bir parolası şifresiyle kullanılan, Atatürk’ün ifade ettiği Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını her defasında haykıran sanki kendisi değilmişçesine,
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası isim ve logosundan bile Türkiye Cumhuriyeti ibaresini kaldıran sanki kendisi değilmişçesine,
Anayasadan Türk kelimesini çıkarmaya tüm gayretiyle yeminleşen sanki kendisi değilmişçesine,
Irkçılık anlamında olmayan, aksine müşterek kalkınma ve milli birlikteliğin bir parolası şifresiyle kullanılan, Atatürk’ün ifade ettiği Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını her defasında haykıran sanki kendisi değilmişçesine,
Nevruz’da Türk bayrağı da olmalıydı tekerlemesini yutmadık Sayın Başbakan. Bu temenni size değil, millete ait bir temenni olmalıdır. Evet, milletçe bizle diyoruz ki, Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında Sayın Başbakanı bile kızdıracak ve kıskandıracak kadar büyük bir Türk bayrağı asılmalıydı platformun kubbesine.