Bir sarmalın içinde, yekpare lakin her yerinden kırılmaya müsait bir bedenin sahibiyim. Her an çırpınırım ve çırpındıkça kurtulup çıkmayı düşlerim. Düşlerimin renklerinde; tıpkı kirli bir havanın soldurduğu hastalıklı benizlerin cansızlığına, umutlarla dokunulduğunda yeşillenirim. Yeşillendiğim düşlerimde, dokunmadan ağlamanın resmedicisiyim. Şu sol yanım yok mu, sol yanım! İşte en çokta oradan kırılır, kendi halimde yoluma giderim. Sessizim! Onlarca harfin oluşturduğu binlerce kelimenin içinde sus pus olmuş vaziyetteyim. Acıların, gözyaşlarının ve eşit olmayan koşulların sunulduğu yaşamın içinde yer alan, milyonlardan biriyim. Tüm bunlara söylediklerimden öte, sustuklarımdan mahcubiyet yaşamış bir haldeyim.
Geçecek bu günlerde biliyorum. Bu insanı yoran, üzen ve neredeyse yaşamdan bezdiren günler elbet geçecek. Düzenin dayattıklarıyla yaratmak ve yaymak istediği yanlış algıların karşısında durmak, cesaretle esaret arasında bir dürüstlük tercihinin çıkmazıdır. İşte tam da bu noktada arafta olmak söz konusu bile değildir. Tüm dünya insanlarının tercihi net olarak belli ve eşitlik üzerinedir. Her anlamda eşitlik…
Olmayana ve gerçeğin dışında olana yüklenen süslemeler, övgüler gözleri boyayabilir. Gözler boyanmaya çalışıldığında biraz akıl yormak gerekir, biraz düşünmek yeterlidir. Gerçeğin dayanılmaz cazibesi fark edilince vicdan da, akıl da tercihini rahatlıkla yapabilir.
Yaptığım tüm tercihlerde, düzenli denebilir belki yaşadıklarıma… Yaşamdan gün be gün alıp, ömrüme kattıklarıma. Her günle ilerleyen ömrümden, geride kalanlara… Pek uyum sağlayamasa da, bir düzenin içindeydi denebilir. Mahcubiyetime sebep birazda buralardır bilinir. Sessizlik bir tercihtir.
Şu mevsimler değişmeden yerinde duruyor mu, ya şu geceler… Hep kış veyahut gece değil ya kısacık ömrümüz. Kışların sonunda bahar, gecelerin sonunda muhakkak ki bir gün umutlarıyla bizi bekler. İnsanlık adına yakındığım acı, ancak bir zamana kadar yaşatılabilir. Mutlulukta öyle değil mi? Bu iki duyguya yürek alıştıktan sonra sıradanlık hali üstün gelir. Ne yapılsa da bundan sonra mühim değildir. Mutlulukta bir zaman devam eder ve sonra kendi kendine acıya evrilir. Sonsuz mutluluk ya da acı ancak ideal koşulların farklı boyutlarında mümkün olabilir.
Eşit bir yaşam üzerine düşüncelerim çoğunluklu olsa da, şiirlerimde bile bazen mutluluk, bazen acı yüklüdür. Lakin hepsinin ama hepsinin bir köşesinde, sessiz bir haykırış yer edinmiştir.
İhtiyacım Var
Biraz ihtiyacım var
Bakışına
Umuduna
Bakışında umuduna
Öyle dik ve dinç sanma
Yazıp çizdiğime…
Biraz ihtiyacım var
Yüreğine
Sevdana
Yüreğinde sevdana
Ellerim güçsüz artık
Biraz ihtiyacım var
Tutmana
Kaldırmana
Tutup ta kaldırmana… Kenan DOĞAN