Sabah sabah bazı arkadaşlarımın çapkınlık (ben zamparalık diyorum) maceralarını dinledim.
Bir arkadaşım “Ben erkeğim yaparım” sözünü dilinden düşürmedi.
Erkek olmak her haltı yeme ayrıcalığını mı veriyordu bize?
Toplumda böyle bir düşüncenin, inancın olduğunu kabul etmemek salaklığın daniskası olur. Ne yazık ki erkeklerin büyük bir bölümü böyle düşünüyor.
Erkek çapkınlık yapar, evli olsa bile yaptığı çapkınlıktır. Zina olduğunu kabul etmez.
Peki ya kadınlar?..
Kadın ömrü boyunca iffetini korumalıdır. Eline erkek eli dokunmamalı, kadının-kızın bulunduğu ortamda erkek sinek bile uçmamalıdır.
Çapkınlık mı o da ne ki?
Cinayet sebebidir.
Bir kızın-kadının adının bir erkek adıyla yanyana gelmesi bile ölüm fermanı anlamına gelir.
Cinayeti işleyen ise çoğunlukla dünyadan bihaber erkek kardeşlerdir.
İşletenler ise erkek olduğu için her haltı yemiş ya da yeme hakkını kendinde gören aile büyükleridir.
Bunun adına da “töre” ya da “namus cinayeti” denir.
Yüz kızartıcı fiilerin neredeyse hiçbirinin önemi yoktur ama bunun önemi büyüktür.
İnfazın gerçekleşmesi için sözkonusu iddianın (söylentinin) gerçekliği de önemli değildir. İnfazın gerçekleşmesiyle birlikte infaz kararını verip uygulatan  aile büyüklerinin yüzüne birden sanki “nur” iner. İnsan içine çıkabilir hissederler nedense. İçleri huzur dolar. Alınan bir canın ve o canı alanın yaşamının bir hiç uğruna yok edilmesi hiç önemli değildir.
Neden mi?
Çünkü ne yazık ki biz erkeklerin çoğunluğu sevgi nedir bilmeyiz.
Çünkü merhametin ne olduğunu bile bilmeyiz.
Çünkü vicdanımız genelde sızlamaz.
Başımıza gelmedikçe başkasının başına gelen acıyı hissetmeyiz.
Kadınların biz erkekler gibi Allah’ın yarattığı insanlar olduğunu anlamak istemeyiz.
Hayvanlara verdiğimiz önemi, değeri kızlarımıza-kadınlarımıza vermeyiz.
Bir anlamda onları erkeklerin hizmetlerini yerine getirmekle görevlendirilmiş robotlar ya da köleler olarak kabul ederiz.
Hatta anlarla birarada ibadet bile etmeyiz. Çünkü onların varlığı dikkatimizi dağıtır ve ibadetin anlamı kalmaz. Şeytan dürtükler. Hatta çoğumuz kadınları şeytani varlıklar olarak görürüz. (Bunu ben söylemiyorum. Bunla ilgili kaynak bile verebilirim) Gerçek ibadetin insanın kendini dış etkenlerden soyutlamakla olabileceğini anımsamak istemeyiz nedense.
Kadınlarımız evinin kadını olmak zorundadır. Bizim ise böyle bir zorunluluğumuz  yoktur.
Biz denize beyaz donlarla bile girebiliriz ama kadınlarımız...
Biz çapkınlık (zamparalık – zina) yapabiliriz ve sırtımız sıvazlanıp “Aslanım benim” denir.
Kadınlarımız böyle bir şeyi aklından bile geçiremez. Onlar sadık olmak zorundadır. Yaparlarsa “hayat kadını” yaftasını yapıştırız. O yafta boynundan hiç inmez ve yaşamının uzun sürmesine de töreler gereği (!) izin vermeyiz. Hatta bir adım ileri gidip onları canlı canlı toprağın altına gömer, canlı canlı başlarını boyunlarından testereyle ayırırız.
Biz haltları yerken “Ya eşin, kızın da bunu yapsa” diye sorsalar yanıtımız kısa ve net olur: “O başka bu başka.”
“Başka olan nedir” diye sorulduğunda ise kıvırmakta “oryantal Asena” bile bizi geçemez.
Durum budur. Kabul etsek de etmesek de böyle.
İşin en acı yanı ise bu durumun ne yazık ki birçok kadın tarafından da bu şekilde kabul edilmesi ve onaylanması.
Bu sözlerin ardından başta yakın arkadaşlarım olmak üzere hemcinslerimin hemen hepsi şimdi benim cinsel tercihlerimi tartışmaya başlamıştır.
 “Kadınlardan ‘Cuma Namazı’ açılımı” haberini okuyunca hissettiğim mutluluğu anlatacaktım, kendimi tutamadım. Konu dallanıp budaklandı bu hale geldi.
Haberi okuyunca yüzüm güldü birden, sevinçten yerimde duramadım.
Demek ki kadınlarla erkeklerin birarada ibadet etmesinde bir sakınca yokmuş.
Kadınlarımız dün Mevlit Kandili dolayısıyla öğle namazını erkeklerle birlikte kılmış.  Adana Müftü Yardımcısı Saliha Bilgiç de kadınların 5 Marttan sonra Cuma namazını da erkeklerle birlikte kılacağını açıkladı.
Açıklamayı yapan resmi bir yetkili ve bu konunun uzmanı olan bir isim.
Neden bu kadar geç kalmış bir “açılım” olduğunu açıkçası merak etmemek de elde değil.
Birlikte ibadette bir sakınca olmadığını biliyor ve buna inanıyorduk ama bildiğimizin yaşama geçmesinin neden bu kadar geciktiğini de iyi tahlil etmek gerek.
Kadın olmak erkeklerden aşağı olmak anlamına mı geliyor?
Elbette hayır. Bugün kadınlarımız bir çok konuda erkeklerden çok daha ileri düzeyde.
Kadın olmak ayıp ya da günah mı?
Elbette değil. Öyle olsaydı; Cennet analarımızın ayakları altında olur muydu?
Erkeklerden daha sevgi dolu, daha merhametli, daha insancıl değil mi kadınlarımız?
Bu özellikleri onları ikinci sınıf mı yapar?
Elbetteki değil. Aksine herşey çok daha güzel olurdu kadınlarımız toplumsal yaşamda daha fazla yer alsaydı.
Bu sözlerim yüzünden beni eleştiren ve bana küfreden herkese soruyorum:
Haksız mıyım? Bu konuda hiç dönüp kendinize baktınız mı? Hiç özeleştiri yaptınız mı?