“Böyle hayat mı olur?”
“Niye bu kadar şanssızım?”
“Niye hiçbir şey yolunda gitmiyor?”
Bu yakınmaları hepimiz günün neredeyse tamamında yapar haldeyiz.
Yapmıyorum diyenler de vardır mutlaka ama çok az olduğuna eminim.
...
“Neden bu merdivenlerden yürüyerek çıkamıyorum?”
“Otobüslere neden herkes gibi rahatça binemiyorum?”
“Neden hep oturmak zorundayım?”
“Neden her çocuk gibi koşamıyor, top aynayamıyorum?”
“Neden konuşamıyor, kuşların cıvıltılarını, çocukların mutluluk kahkahalarını duyamıyorum?
“Neden annemi, babamı, kardeşlerimi, doğayı göremiyorum”
Peki bu şekilde yakınan kaç kişi var hiç düşündünüz mü?
Çok şanslı olduğumuzun farkında mıyız, farkında mısınız?
Kendimi şu andan itibaren engelli olarak görmeye dayanabilir miyim açıkçası bilmiyorum.
Ellerimi kullanamadığımı, hiçbir şeyi göremediğimi, yürüyemediğimi, yeğenlerime dokunamadığımı, sesleri duyamadığımı düşünmek bile çok zor.
Birçoğumuzun engelli bir yakını, bir dostu vardır.
Gördüğümüzde belki üzüldüğümüz belki acıdığımız belki de hiçbir şey hissetmediğimiz...
Nasıl bir yaşam sürdüklerini bilmediğimiz, daha doğrusu bilmek dahi istemediğimiz...
Bilmek istemeyiz çünkü korkutur onların yaşamı bizi.
Yaşadıkları zorlukları görüp kendimizi onların yerine koymaktan korkarız.
O zorlukları kendimizin aşamayacağını düşünürüz.
Uzak dururuz genelde engellilerden...
Oysa onlar da bizim gibi sıradan insanlardır.
Engelli olmayı hiçbiri istememiştir.
O şekilde bir hayatı elbette hiçbiri istememiştir.
Ya ailelerinin, anne-babalarının ne hissettiğini düşündünüz mü hiç?
Onları yaşama bağlamak için sevdiklerinin, ailelerinin neler yaptığını...
Yaşamak, hem de onlara yönelik hiçbir düzenlemenin yapılmadığı bir kentte yaşamak nasıl bir şey acaba?
Genç Engelliler Spor Kulübü Başkanı Celal Karadoğan dün Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde engelli sporcularla ve aileleriyle birlikte bir basın toplantısı yaptı.
Toplantıya katılan gazeteci sayısı ise sadece 6’ydı.
Sorunlarını anlatmaya geldikleri Gazeteciler Cemiyeti’ne de iki kişinin yardımıyla çıktılar ve indiler.
Ne kadar duyarlıyız değil mi?..
Engelli sporcular ve aileleri Çukurova Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan’ın kulüp için söz verdiği 5 dönümlük arsayı vermekten vazgeçmesine tepkiliydi.
30 martta açlık grevine başlayacaklarını söyledi Karadoğan...
Bu engelli sporcuların yaşadıklarının sadece görünen yüzüydü aslında.
Karadoğan’ın yaşadıklarını haykırmak istiyordu. Çok dolmuştu içi. Her halinden belliydi.
Onun dilinden dökülen bir kaç cümle ise herşeyi anlatıyordu:
“ÖSS’ye 1 milyon 473 bin kişi giriyor ama bunlardan sadece bin 61’i engelli. Türkiye’de ise 8.5 milyon engelli var... Paralimpik olimpiyatlara sadece 17 sporcuyla katılabildik.”
“Türkiye’nin yaş ortalaması en düşük kulübüyüz ama antrenman yapacak dört duvarımız yok.”
“Milyarlarca Lira harcayarak aldığımız malzemelerimiz apartmanların bodrum katlarında çürüyor”
 “Dünya Bankası ile yürüttüğümüz proje için Adana’ya gelen Dünya Bankası yetkilisini ağırlayacak mekan bulamadık. Utancımızdan yerin dibine girdik”
“Kent içi ulaşımda kullanılan 300 tane otobüsten sadece 8 tanesi engelli otobüsü. Ancak, bu otobüsler durakta yatıyor.”
“Kamuya açık hiçbir yerde, sinemalarda, restoranlarda engellilere yönelik bir düzenleme yok.”
“Adana ovaya kurulan bir kent olmasına rağmen engellilerin yaşayabileceği en kötü kent”
“Adana’daki tabela dernekler engellileri kullanıp onların adına yardım topluyor. Bize en büyük zararı verenler arasında bu dernekler de var.”
“İmar düzenlemeleri, kent kültürü açısından da insani anlamda da Adana’da yaşamak dünyanın en zor işi.”
“Çukurova Üniversitesi’nde bile engellilere yönelik herhangi bir düzenleme yok”
“Engelliler dilenci statüsüne sokuldu”
...
Sizce şanslı mıyız yoksa şanssız mıyız?
Yoksa dünyada, Türkiye’de ve Adana’da zor koşullarda yaşayan insanlar sadece biz miyiz?

Kaynak: Çukurovapres Gazetesi