Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki’nin bu hafta yapmış olduğu basın açıklamasının talihsizliğine dikkat çeken Nermin Yıldırım Kara “ Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki, ‘’Zümrüt gibi yeşil olan Anadolu coğrafyamızı adeta talan ettik ‘’ diyerek  malumun ilanını yapmıştır. 

Mersin CHP'de Bayramlaşma Heyecanı Mersin CHP'de Bayramlaşma Heyecanı

Bu talihsiz açıklamanın ardından, Bakanlığın aldığı kararlar neticesinde, deprem bölgesinde yaşananlara dair tekrar bir hatırlatma yapmak istiyorum. AFAD Koordinasyon Merkezi'nde Ağustos ayında yapılan toplantıda, Hatay Valiliği Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü bünyesinde bir komisyon kararıyla 2020 yılında düzenlenen 192 sayılı Mahalli Çevre Kurul kararı ile hassas alan düzenlemesi yürürlükten kaldırıldı. Madencilik faaliyetlerinin hız kesmeden devam etmesi maksadıyla, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu şartı aranmaması kararı alındı. Halbuki, bu raporun bölgedeki canlı yaşamını, ekosistemi ve havayı korumak açısından kritik bir işlevi bulunmaktadır. Hassas alan düzenlemesi olmadan, Çed raporu oluşturulmaksızın, yurttaşımızın haklı tepkileri görmezden gelinerek yürütülen bu süreçler kabul edilemez. Hatay’da bulunan eşsiz tarihi yapıları, şehir yapısını, yaşam alanlarını ve doğayı korumak hepimizin sorumluluğu. ÇED raporu zorunluluğunun ivedilikle geri getirilmesini talep ediyoruz.” dedi.
 
YILDIRIM KARA: ACİLİYET BAHANE EDİLEREK YAŞAM ALANLARI VE DOĞA TALAN EDİLEMEZ

Hatay’da giderek artan taş ocağı ve maden işletmelerinin sayısına ve kapasitesine dikkat çeken Yıldırım Kara, “ Geçtiğimiz günlerde de dile getirmiştik, Belen ilçemizin Kıcı Köyü’nde kurulmak istenen taş ocağı,  köylülerimizin geçim kaynakları olan zeytinliklere, hayvan otlattıkları meralara ve tarım alanlarına tehlike arz ediyor. Yayladağı ilçemize bağlı Yukarı Okçular mahallesindeki taşocağı ve Samandağ ilçesinde bulunan Atatürk Mahallesi'ndeki Hazır Beton Üretim Santrali ise yerleşim alanlarına ve tarım alanlarına yakınlığı nedeniyle bölgedeki yurttaşlarımızın hayati tehlikelerle karşı karşıya kalmasına neden olmakta ve başlıca geçim kaynaklarından olan tarım faaliyetlerine tehdit oluşturmaktadır.
 
Yurttaşımız her fırsatta gerekli seferberliği göstererek bu kararlara karşı çıkmaya devam etmekte. Fakat, çevreye, doğaya ve yurttaşımızın yaşam alanlarına verilen zararlar göz ardı edilmeye devam etmektedir. Alınan kararlara dair başlıca gerekçeler ise deprem sebebiyle konut inşasında taş ocaklarına ve madenlere dair artan ihtiyaç ve bölgedeki istihdamı artıracak olmasıdır. Bu aciliyet bahane edilerek verilecek çevresel zararın boyutlarının dikkate alınmaması sağlanmaya çalışılmaktadır. İki yanlış ile bir doğruya ulaşılamayacağını her fırsatta hatırlatacağım.
 
Hatay halkı aylardır devam etmekte olan enkaz kaldırma çalışmalarında meydana gelen hava kirliliği ile, faaliyeti devam eden birçok kirletici tesisin yarattığı toz bulutları ve çevresel kirlilikle mücadele içinde. Bu sadece yurttaşımızı seferberliğe çağırma ile üstesinden gelinebilecek bir durum değildir. Yetkililerin en kısa zamanda bu kirletici tesislerin ve halihazırda planlanlanan yenilerinin yönetmeliklere uygun, yerleşim yerlerinden ve tarım arazilerinden uzak bir biçimde tesis edilmesinin kontrolünü üstlenmelidir ve ÇED raporu zorunluluğunu geri getirmelidir.” dedi.